Ayşe Deniz Gökçin, Alper Çoker | iki Türk müzisyen ve istanbul'da ilham noktaları

Kariyerlerinin ilk basamaklarını İstanbul’da çıkan iki genç müzisyen, piyanist Ayşe Deniz Gökçin ve trompetçi Alper Çoker'in hikayelerine tanık oluyoruz. Ayşe Deniz bizi Boğaziçi Üniversitesi’nin tarihi binalarından, müzik kariyerinin başladığı Albert Long Hall’e götürüyor Alper Çoker ise klasik müzik eğitimini aldığı İstanbul Devlet Konservatuarı ve ilham aldığı klasik müziklerinin vazgeçilmez performans mekanı Aya İrini’ye götürüyor.

"Ben Ayşe Deniz, altı yaşından hatta beş buçuk yaşından beri piyano çalıyorum. Eğitimimi değişik ülkelerde tamamladım… Konserler verdim Rusya'da, Amerika'da, İsviçre'de, İngiltere'de… Burası Albert Long Hall…Buradaki ilk anım aslında onüç yaşında oldu. Çünkü büyük bir resital vermiştim o zaman. Tabi benim için çok büyük bir olaydı. Tarihi hiç geçmeyecekmiş bir yer gibi bu konser salonu. Üniversite kampüsünün içinde ve gençlerle dolu. Farklı müzik türlerini ağırlayacak bir şehir istanbul. Neredeyse diyebiliriz, müzik olimpiyatı gibi bir şey olsa kesin istanbul'da olurdu. Boğaz manzarası, buradaki bu şehir hayatı, sosyal yaşam… Tabi insan yapısı da var burda, çok tatlı çok içten. Ne bileyim, taksiye biniyorsunuz, taksi şöförü sizinle konuşuyor, derdini anlatıyor, politikadan bahsediyor… Özellikle de çok seviyorum, bu sahildeki kahvaltı yerlerini… Burada böyle o serpme kahvaltılık, köy usulü, sahanda yumurta, menemen…

--

Benim adım Alper Çoker, on yaşından beri trompet çalıyorum. AKM'ye istanbul Devlet Senfoni Orkestrasını dinlemeye giderdik. Orada yılbaşı konseri, unutmuyorum hiç… Trompet sanatçısı Ülker bir solo çalmıştı. Bende anneme dönüp bu enstrümanın ne olduğunu sormuştum. Annemde trompet dedi bana. 'Ben trompet çalmak istiyorum.' Aya İrini benim için şöyle özel, burada tanıştığım bir isim sayesinde ben Almanyaya kadar açılan bir müzik hayatının içerisine girdim. Burada çok fazla konser dinledim. Orkestralardan, New York Filarmoni olsun, Chicago Filarmoni olsun… Dünyaca ünlü solistler buraya geldi. Burada konserler verdi. Akustik olarak mükemmel bir yer. Bir klasik konser için en uygun yerlerden bir tanesi bence Türkiye içerisinde. İstanbul Devlet Konservatuarına onbefl yaşındayken girdim. Burada dört senelik eğitim aldım. Bu odada çalışmak çok keyifli. çiçekçisinden tutun, simitçisine… Her yerden bir ses çıkıyor. Vapur sesi olsun, insan sesi olsun, kargaşa olsun.Bir yandan da bir odanın içerisinde klasik müzik yapmaya çalışıyorsunuz. İstanbul benim için denizden daha güzel gözükür. Çünkü karşımda koskoca bir İstanbul ve tek başımayım. Kendi düşüncelerim, kendi isteklerim..."

 

Yapımcı & Yönetmen : Deniz Gül & Gizem Elçi

Ben Ayşe Deniz, altı yaşından hatta beş buçuk yaşından beri piyano çalıyorum. Eğitimimi değişik ülkelerde tamamladım… Konserler verdim Rusya'da, Amerika'da, İsviçre'de, İngiltere'de… Burası Albert Long Hall…Buradaki ilk anım aslında onüç yaşında oldu. Çünkü büyük bir resital vermiştim o zaman. Tabi benim için çok büyük bir olaydı. Tarihi hiç geçmeyecekmiş bir yer gibi bu konser salonu. Üniversite kampüsünün içinde ve gençlerle dolu. Farklı müzik türlerini ağırlayacak bir şehir istanbul. Neredeyse diyebiliriz, müzik olimpiyatı gibi bir şey olsa kesin istanbul'da olurdu. Boğaz manzarası, buradaki bu şehir hayatı, sosyal yaşam… Tabi insan yapısı da var burda, çok tatlı çok içten. Ne bileyim, taksiye biniyorsunuz, taksi şöförü sizinle konuşuyor, derdini anlatıyor, politikadan bahsediyor… Özellikle de çok seviyorum, bu sahildeki kahvaltı yerlerini… Burada böyle o serpme kahvaltılık, köy usulü, sahanda yumurta, menemen…

Benim adım Alper Çoker, on yafl›ndan beri trompet çalıyorum. AKM'ye istanbul Devlet Senfoni Orkestrasını dinlemeye giderdik. Orada yılbaşı konseri, unutmuyorum hiç… Trompet sanatçısı Ülker bir solo çalmıştı. Bende anneme dönüp bu enstrümanın ne olduğunu sormuştum. Annemde trompet dedi bana. 'Ben trompet çalmak istiyorum.' Aya İrini benim için şöyle özel, burada tanıştığım bir isim sayesinde ben Almanyaya kadar açılan bir müzik hayatının içerisine girdim. Burada çok fazla konser dinledim. Orkestralardan, New York Filarmoni olsun, Chicago Filarmoni olsun… Dünyaca ünlü solistler buraya geldi. Burada konserler verdi. Akustik olarak mükemmel bir yer. Bir klasik konser için en uygun yerlerden bir tanesi bence Türkiye içerisinde. İstanbul Devlet Konservatuarına onbefl yaşındayken girdim. Burada dört senelik eğitim aldım. Bu odada çalışmak çok keyifli. çiçekçisinden tutun, simitçisine… Her yerden bir ses çıkıyor. Vapur sesi olsun, insan sesi olsun, kargaşa olsun.Bir yandan da bir odanın içerisinde klasik müzik yapmaya çalışıyorsunuz. İstanbul benim için denizden daha güzel gözükür. Çünkü karşımda koskoca bir İstanbul ve tek başımayım. Kendi düşüncelerim, kendi isteklerim...

 

MEKAN BİLGİLERİ

Adres: Bebek, Rumelihisarı, Sultanahmet, Kadıköy

YORUM YAP