Beyoğlu

İstanbul hiç uyumayan ülke diye kendini ilan ederse, o zaman Beyoğlu bu uykusuzluk hastalığının suçlusu. Burası sanki yüzyıllardır dinlenmemiş ama neden dinlensin ki? Nüfusu ve etrafındakiler - renk, hayat, derinlik ve hayal dolu - klasik ve yeni arasında öyle bir mükemmel denge kurmuşlar ki geçmişteki tarih sürekli yeniden ateşleniyor. 

Merkez espasını rüstik cazibe, zibidi enerji ve şık-bohem cevher ile dolduran, Haliç’in güneyinde ve şehrin Avrupa yakasının en etkileyici semtleri arasında Beyoğlu kendini dolandırıp dolaştırıp etrafına sarar. Burada mahalleler hiç aynılık ve uyarı işareti vermeden birbirine eriyip akar. Yürüyerek keşfe çıktıysanız - ve ilk kez tek başına cesaretiyle – çekici, egzotik ve arada labirent gibi bir sokak macerası. 

Kaldırımlar – ve kaldırım yoksuzluğu – ayakların altında sökülüp kişiyi tam ihtiyacı olduğu yere götürür. Cihangir olsun ya da Asmalımescit, Tarlabaşı ya da Galata, aşağıda Karaköy ve tekrar İstiklal’de olsun bizi bekleyen bir dünya var. 

Fotoğraf : Deniz Yılmaz

YORUMLAR
PAYLAŞ
TWEET

YORUM YAP